Üç kelime bir işlem

Üç kelimeli çağrışımlarla haftalık öyküler

Friday, November 10, 2006

yaratan

Üstünde yürüdüğümü düşünüyorum. Geniş tabanlı terliklerle mankenlik alıştırmaları yaparken, birden Beylerbeyinden bir süvari atının terkisine attığı yamaç paraşütüyle önümden hızla dıgıdıklıyor. Su üzerinde çıkartıyor bu sesleri, benimkiler daha çok cılcılcıl şeklinde çıkıyor. Hayır, atım yok. Kendi ayak seslerim bunlar. Her adım atışımda çişim geliyor, çişini denizde rahatça bırakabiliyor insan, sıvı sıvının halinden anlar.

Boğazın azgın suları çekiliyor ve Orhan Pamuk'un yeşil tükenmez kalemi altındaki çalışma masasının ilahi kuvvetiyle adeta bir ikona gibi ortaya çıkıyor. Beylerbeyinden atıyla gelen adam birden hızlanıyor. yeşil kalemi almak istiyor. Bu kalemi kaptırmak niyetinde değilim. Ben de adımlarımı hızlandırıyorum. Dıgıdık dıgıdık dıgıdık, cılcıl cıl cılcılcıl, dıgıdık cılcıl cıl dıgıdık, cıl cıl ve dıgıdık.. Hüsran.. Kalem Beylerbeyli süvarinin. Atının terkisinde şimdi bir adette yeşil tükenmez kalem var. Bana mağrur bir gülümseme çıkartıyor şapkasından ve pantolonundan da bir adet hırs baloncuğu büyüyerek yanıma geliyor. Kaybetmekten hoşlanmıyorum, durumu sindirmeliyim. Sinirlenmeliyim belki de son posasına kadar, daha sonra sindirebilirim belki.. Olaylara geçelim..

Beylerbeyli süvarinin yeşil kalem için neden bu kadar çaba sarfettiğini yeni yeni anlıyorum. Ortaköy açıklarında bir yerde duruyor ve beyaz renkli yamaç paraşütünün üstüne bir şeyler yazıyor. İşlevsel bir hırs, hmm.. Bu hoşuma gitti şimdi, yenilgiyi kabullenmeme yardımcı olur en azından.. Beni teselli edecek bir söz duymak istiyorum aniden, bir dostun sesi.. Olur öyle diyecek, yatıştıracak. Boğazın ortasındayım, balıklar benimle konuşmuyorlar.

Süvari şimdi Rumelihisarına doğru sürüyor atını, yüksekçe bir yere. Atının muazzam bacak kasları süvariyi tepeye doğru fırlatıyor, yükseğe ve daha yukarı. Süvari hazırlıklarını yapıyor tepede, yamaç paraşütünü takıyor. Hiçbir tereddüt göstermeden koşuyor ve havalanıyor. Havada süzülüşü güzel, tecrübeli bu konuda belli. Bir ara rüzgar ters esiyor ve süvari yüzü bana dönük yere paralel bir hale geliyor. İşte o anda paraşütün tepesinde yeşil tükenmez kalemle yazdığı şeyi okuyabiliyorum: "ÜÇ KELİME BİR İŞLEM; "YEŞİL,,DUYMAK,YAMAÇ"

Anlam veremiyorum buna, kimse veremez diye düşünüyorum. Benden başka birileri anlamıştır belki. Beni yaratan, orda mısın? Burada seksenlerin dans müzikleri çalmaya başladı, su üstünde benimle oynar mısın?

2 Comments:

At 9:35 AM, Blogger rot said...

hem kurgu hem sen ikiniz bir arada çok şık durmuşsunuz. cılcıllarda kahkaha attığımı ve bir süredir kendini bu kadar rahat bıraktığın bir yazını okumadığımı söylemeden edemiycem.

 
At 12:59 PM, Anonymous Anonymous said...

yeşil kalemin altındaki çalışma masası... bu tasvir çok ters çok hoş! Düşünürken kafamı sola ve sağa yatırtıyor bana.Bi dahakine böyle bakmayı deniycem ben de.

İlk okumada çok hissetmemiştim, ikinci okumada bir yazarın içsel kavgasına tanık oldum tüylerim diken diken. ellerine sağlık.

 

Post a Comment

<< Home